Kırıkkale'de Filistin'e destek yürüyüşü

13 Nisan 2025 - 20:25 - Güncelleme: 13 Nisan 2025 - 20:36
İşgalci İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik sürdürdüğü yoğun saldırılar, Kırıkkale’de bir kez daha protesto edilerek yürüyüş düzenlendi.
Kent meydanında düzenlenen programa sivil toplum kuruluşlarının yanı sıra 7’den 70’e çok sayıda Kırıkkaleli vatandaş katıldı.
Saldırılarda sivil halkın hedef alınması ve hayatını kaybedenlerin sayısının 50 bini aşması, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de büyük infiale yol açtı. Kırıkkale halkı da Filistin’e destek olmak ve yaşanan insanlık dramına dikkat çekmek amacıyla meydanlarda buluştu.
Etkinlikte Kur’an-ı Kerim okunarak dualar edildi. Vatandaşlar, ellerinde Türk ve Filistin bayraklarıyla tekbirler eşliğinde yürüyüş gerçekleştirdi. İsrail aleyhine sloganlar atan grup, saldırıları kınayan dövizler taşıdı.
Sivil toplum kuruluşları adına yapılan konuşmalarda, Gazze’de yaşanan zulmün bir an önce sona ermesi için uluslararası toplumun harekete geçmesi çağrısı yapıldı. Konuşmada Filistin halkının yalnız olmadığını vurgulanırken, insani yardımların artırılması gerektiğine bir kez daha dikkat çekildi.
Kırıkkaleliler, İsrail’in saldırılarına karşı tepkilerini sürdüreceklerini belirterek, “Zulme sessiz kalmayacağız” mesajı verdi.
Topluluk adına konuşma yapan Cihannüma Dayanışma ve İşbirliği Derneği Kırıkkale İl Temsilcisi Haluk Özdemir, şu ifadelere yer verdi:
“Gazze’de masum çocukların bombalar altında can verdiği, Kudüs’te Mescid-i Aksa’nın kutsal dokusunun çiğnendiği, Batı Şeria’da ailelerin evlerinden zorla sürüldüğü ve sağlık çalışanları ve sivil savunma görevlilerinin canice şehit edildiği bu karanlık tablo, insanlık vicdanını kanatıyor. Peki, dünya bu vahşete nasıl tepki veriyor? Daha da önemlisi, İslam âlemi bu zulme karşı neden derin bir sessizliğe gömülmüş durumda? Batı’da, ABD’den Avrupa’ya, sokaklar Filistin için haykırıyor. New York’ta, Londra’da, Paris’te binlerce insan, ellerinde pankartlarla Siyonist rejimin soykırım politikalarını lanetliyor. Üniversite kampüslerinde öğrenciler, işgalci İsrail’i destekleyen şirketlere boykot çağrıları yapıyor. Yahudi kökenli aktivistler bile, “Benim adıma değil!” diyerek siyonizmin ırkçı ve işgalci politikalarına karşı seslerini yükseltiyor. Güney Afrika’da, apartheid rejiminin acılarını yaşamış bir halk, Filistin’in mücadelesini kendi mücadeleleriyle özdeşleştirip dayanışma gösteriyor. En azından bu protestolar, insanlık onurunun hâlâ ayakta olduğunu kanıtlıyor.
Peki ya İslam âlemi?
Krallar, şeyhler, emirler, liderler; hepsi koltuklarını koruma derdine düşmüş, petrol gelirlerini siyonist destekçilere akıtırken Filistin’in kanını görmezden geliyor.
Arap sokaklarında zaman zaman yükselen öfke, rejimlerin baskısıyla bastırılıyor;
İslam dünyasının liderleri ise, işgalci İsrail’le normalleşme yarışına giriyor.
Bir avuç Filistinli direnişçi, tüm ümmetin onurunu sırtlanırken, geri kalanlar neden bu utanç verici sessizliğe mahkûm? Tarih, bu uyuşukluğu affetmeyecek.
“Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” sözü, bugün İslam âleminin kulaklarında çınlamalı.
Kudüs, Ümmetin ilk kıblesi, siyonist çizmeler altında ezilirken, Müslümanlar nasıl rahat uyuyabilir?
Gazze’de bir anne, çocuğunun cesedini kucağında taşırken, İslam dünyasının liderleri nasıl lüks saraylarında ziyafet çekebilir?
Bu sessizlik, sadece bir zayıflık değil, aynı zamanda bir ihanettir. Uyanış vakti gelmedi mi?
Sokaklara dökülmek, boykot silahını kullanmak, zalimlere karşı birleşmek için daha neyi bekliyoruz?
Siyonizm, sadece Filistin’in değil, insanlığın düşmanıdır.
İşgalci İsrail, sadece Müslümanları değil, evrensel adalet ve barış idealini hedef alıyor.
Bu mücadele, Ümmetin birliğini yeniden inşa etmek için bir fırsattır.
Ey İslam âlemi! Artık bu derin uykudan uyan
Kudüs’ün çığlıkları, Gazze’nin feryatları seni çağırıyor.
Sessizliğinle zalime güç verme, aksine öfkenle mazluma umut ol. Unutma ki, tarih susanları değil, direnenleri yazar. Filistin direniyor, peki ya biz?
Dünya Müslüman Alimler Birliği Başkanı Şeyh Ali Karadaği, Dünya Müslüman Alimler Birliği adına gecikmiş de olsa şu çağrıyı yayımladılar.
Filistin topraklarındaki siyonist işgale karşı silahlı cihat, gücü yeten her Müslüman için farzdır.
Arap ve İslam ülkelerinin, işgale karşı derhâl askerî müdahalede bulunmaları dinî bir zorunluluktur.
Siyonist işgalci rejim; kara, deniz, hava, suyolları, boğazlar ve Arap-İslam ülkelerine ait hava sahaları da dâhil olmak üzere her yönden abluka altına alınmalıdır.
Filistin direnişi; askerî, malî, siyasî ve hukukî açıdan desteklenmelidir. Bu, dinî bir vecibedir.
Ümmeti savunmak ve saldırıları durdurmak amacıyla, İslam ülkeleri arasında askerî bir ittifak kurulması acil bir dinî yükümlülüktür.
Siyonist rejimle her türlü normalleşme ilişkisi haramdır.
İşgalci rejime petrol, gaz ve benzeri enerji kaynakları temin etmek haramdır.
Bazı Arap ülkelerinin işgalci rejimle imzaladığı barış anlaşmaları yeniden gözden geçirilmelidir.
Gazze halkına destek amacıyla malî cihat farzdır. Sınır kapıları derhâl açılmalıdır.
Amerika Birleşik Devletleri'nde yaşayan Müslüman topluluklar, Trump ve hükümetine baskı yaparak saldırıların durdurulması ve barışın sağlanması yönündeki seçim vaatlerinin yerine getirilmesini talep etmelidir." Bizler de Kırıkkale’de bu gecikmiş çağrıya destek veriyor ve şunları da eklemek istiyoruz.
Açık ve net bir şekilde söylüyorum;Sayın Cumhurbaşkanım; Gazze, Türkiye dâhil tüm Ortadoğu'nun sigortasıdır.
Eğer Gazze düşerse Türkiye, Suriye, Lübnan, Irak, Ürdün ve Mısır dâhil olmak üzere tüm Ortadoğu düşecektir.
Sizin de her ulusal ve uluslararası toplantılarda Gazze’yi gündem yaptığınıza, uluslararası her oluşumu Gazze’ye sahip çıkmaya çağıran ilkesel ve birleştirici tutumunuza şahidiz.
Bununla beraber; mazlumun hamisi olan Aziz Türkiye Cumhuriyeti devletimizden Müslüman âlimlerin çağrısına kulak vererek;
İsrail'in devlet değil bir terör örgütü olduğu ve İsrail’in Gazze'de sistematik bir soykırım suçu işlediği gerekçesi ile İsrail'in "Devlet" olarak tanındığı 1949 tarihli bakanlar kurulu kararının iptalini, İsrail'le diplomatik ilişkilerin süresiz bir şekilde bitirilmesini ve Türkiye'nin Tel Aviv Büyükelçiliğinin tasfiyesini, meclisimizde kanun teklifi olarak bulunan “Soykırım suçu ve insanlığa karşı işlenen suçların faillerinin yargılanıp cezalandırılması, çifte vatandaşlığa sahip olanların vatandaşlıktan çıkarılması ve mal marlıklarına el konularak hazineye devredilmesini öngören kanun tekliflerini” bir an önce meclis gündemine getirip ve karara bağlanmasını.
Türkiye'nin kara, hava ve deniz sahasının İsrail'in hamisi olan ABD’ye kapatılmasını, Gazze'de savaş suçu işleyen İsrail'i fonlayan Türkiye'deki Yahudi şirketlere müsadere yoluyla el konulmasını, İncirlik ve Kürecik başta olmak üzere ABD'nin Türkiye'deki askerî üslerinin kapatılmasını bekliyoruz.
Türkiye'nin ahlâkî üstünlüğüne talip olduğu ilkesel ve tutarlı dış politikası bu beklentilerimizi zorunlu kılmaktadır.
Siyonistler silahtan ilâh devşiren ve öldürmeyi ibadete dönüştüren alçak ve aşağılık bir dinsel motivasyon kaynağına sahiptir, Ve biz biliyoruz ki, İsrail silahtan ve güçten başka hiçbir dilden anlamaz.
İsrail edilgen ve pasif karakterli kınama parantezine hapsedilmiş tepkilerden anlamaz, zira Siyonistler en vahşi hayvanın bile sahip olduğu fıtrî hassasiyetten bile yoksundur.
İsrail'e isabet eden somut bir eylem planı üretemedik! Hiç olmazsa Siyonist İsrail'in ve Aşağılık Netanyahu'nun katliam konforunu bozacak ve Gazze halkının hayatta kalmasını sağlayacak tedbirleri hayata geçirelim!
Sayın Cumhurbaşkanım sizlerden, egemen bir devlet olarak ülkemizin sınırları içinde kullanma hakkına sahip olduğumuz stratejik hamleleri kullanarak mazluma yardımcı olmanızı istiyoruz.
Zerre kadar insanlıktan nasibi olan her insan, Türkiye'deki karar alma, liderlik ve temsil makamlarını Gazze'deki vahşetin durdurulması için harekete geçirecek bir hassasiyet üretmelidir.
Vallahi! Billahi! Tallahi! Allah hesap soracaktır ve bu durum ile bu tutumun hesabını ödemek mümkün olamayacaktır.
Kahrolsun İsrail ve işbirlikçiler. Kahrolsun Siyonizm ve işbirlikçileri. Kahrolsun zulme ortak olanlar.
Katılımlarınızdan dolayı Allah hepinizden razı olsun”
Kent meydanında düzenlenen programa sivil toplum kuruluşlarının yanı sıra 7’den 70’e çok sayıda Kırıkkaleli vatandaş katıldı.
Saldırılarda sivil halkın hedef alınması ve hayatını kaybedenlerin sayısının 50 bini aşması, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de büyük infiale yol açtı. Kırıkkale halkı da Filistin’e destek olmak ve yaşanan insanlık dramına dikkat çekmek amacıyla meydanlarda buluştu.
Etkinlikte Kur’an-ı Kerim okunarak dualar edildi. Vatandaşlar, ellerinde Türk ve Filistin bayraklarıyla tekbirler eşliğinde yürüyüş gerçekleştirdi. İsrail aleyhine sloganlar atan grup, saldırıları kınayan dövizler taşıdı.
Sivil toplum kuruluşları adına yapılan konuşmalarda, Gazze’de yaşanan zulmün bir an önce sona ermesi için uluslararası toplumun harekete geçmesi çağrısı yapıldı. Konuşmada Filistin halkının yalnız olmadığını vurgulanırken, insani yardımların artırılması gerektiğine bir kez daha dikkat çekildi.
Kırıkkaleliler, İsrail’in saldırılarına karşı tepkilerini sürdüreceklerini belirterek, “Zulme sessiz kalmayacağız” mesajı verdi.
Topluluk adına konuşma yapan Cihannüma Dayanışma ve İşbirliği Derneği Kırıkkale İl Temsilcisi Haluk Özdemir, şu ifadelere yer verdi:
“Gazze’de masum çocukların bombalar altında can verdiği, Kudüs’te Mescid-i Aksa’nın kutsal dokusunun çiğnendiği, Batı Şeria’da ailelerin evlerinden zorla sürüldüğü ve sağlık çalışanları ve sivil savunma görevlilerinin canice şehit edildiği bu karanlık tablo, insanlık vicdanını kanatıyor. Peki, dünya bu vahşete nasıl tepki veriyor? Daha da önemlisi, İslam âlemi bu zulme karşı neden derin bir sessizliğe gömülmüş durumda? Batı’da, ABD’den Avrupa’ya, sokaklar Filistin için haykırıyor. New York’ta, Londra’da, Paris’te binlerce insan, ellerinde pankartlarla Siyonist rejimin soykırım politikalarını lanetliyor. Üniversite kampüslerinde öğrenciler, işgalci İsrail’i destekleyen şirketlere boykot çağrıları yapıyor. Yahudi kökenli aktivistler bile, “Benim adıma değil!” diyerek siyonizmin ırkçı ve işgalci politikalarına karşı seslerini yükseltiyor. Güney Afrika’da, apartheid rejiminin acılarını yaşamış bir halk, Filistin’in mücadelesini kendi mücadeleleriyle özdeşleştirip dayanışma gösteriyor. En azından bu protestolar, insanlık onurunun hâlâ ayakta olduğunu kanıtlıyor.
Peki ya İslam âlemi?
Krallar, şeyhler, emirler, liderler; hepsi koltuklarını koruma derdine düşmüş, petrol gelirlerini siyonist destekçilere akıtırken Filistin’in kanını görmezden geliyor.
Arap sokaklarında zaman zaman yükselen öfke, rejimlerin baskısıyla bastırılıyor;
İslam dünyasının liderleri ise, işgalci İsrail’le normalleşme yarışına giriyor.
Bir avuç Filistinli direnişçi, tüm ümmetin onurunu sırtlanırken, geri kalanlar neden bu utanç verici sessizliğe mahkûm? Tarih, bu uyuşukluğu affetmeyecek.
“Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” sözü, bugün İslam âleminin kulaklarında çınlamalı.
Kudüs, Ümmetin ilk kıblesi, siyonist çizmeler altında ezilirken, Müslümanlar nasıl rahat uyuyabilir?
Gazze’de bir anne, çocuğunun cesedini kucağında taşırken, İslam dünyasının liderleri nasıl lüks saraylarında ziyafet çekebilir?
Bu sessizlik, sadece bir zayıflık değil, aynı zamanda bir ihanettir. Uyanış vakti gelmedi mi?
Sokaklara dökülmek, boykot silahını kullanmak, zalimlere karşı birleşmek için daha neyi bekliyoruz?
Siyonizm, sadece Filistin’in değil, insanlığın düşmanıdır.
İşgalci İsrail, sadece Müslümanları değil, evrensel adalet ve barış idealini hedef alıyor.
Bu mücadele, Ümmetin birliğini yeniden inşa etmek için bir fırsattır.
Ey İslam âlemi! Artık bu derin uykudan uyan
Kudüs’ün çığlıkları, Gazze’nin feryatları seni çağırıyor.
Sessizliğinle zalime güç verme, aksine öfkenle mazluma umut ol. Unutma ki, tarih susanları değil, direnenleri yazar. Filistin direniyor, peki ya biz?
Dünya Müslüman Alimler Birliği Başkanı Şeyh Ali Karadaği, Dünya Müslüman Alimler Birliği adına gecikmiş de olsa şu çağrıyı yayımladılar.
Filistin topraklarındaki siyonist işgale karşı silahlı cihat, gücü yeten her Müslüman için farzdır.
Arap ve İslam ülkelerinin, işgale karşı derhâl askerî müdahalede bulunmaları dinî bir zorunluluktur.
Siyonist işgalci rejim; kara, deniz, hava, suyolları, boğazlar ve Arap-İslam ülkelerine ait hava sahaları da dâhil olmak üzere her yönden abluka altına alınmalıdır.
Filistin direnişi; askerî, malî, siyasî ve hukukî açıdan desteklenmelidir. Bu, dinî bir vecibedir.
Ümmeti savunmak ve saldırıları durdurmak amacıyla, İslam ülkeleri arasında askerî bir ittifak kurulması acil bir dinî yükümlülüktür.
Siyonist rejimle her türlü normalleşme ilişkisi haramdır.
İşgalci rejime petrol, gaz ve benzeri enerji kaynakları temin etmek haramdır.
Bazı Arap ülkelerinin işgalci rejimle imzaladığı barış anlaşmaları yeniden gözden geçirilmelidir.
Gazze halkına destek amacıyla malî cihat farzdır. Sınır kapıları derhâl açılmalıdır.
Amerika Birleşik Devletleri'nde yaşayan Müslüman topluluklar, Trump ve hükümetine baskı yaparak saldırıların durdurulması ve barışın sağlanması yönündeki seçim vaatlerinin yerine getirilmesini talep etmelidir." Bizler de Kırıkkale’de bu gecikmiş çağrıya destek veriyor ve şunları da eklemek istiyoruz.
Açık ve net bir şekilde söylüyorum;Sayın Cumhurbaşkanım; Gazze, Türkiye dâhil tüm Ortadoğu'nun sigortasıdır.
Eğer Gazze düşerse Türkiye, Suriye, Lübnan, Irak, Ürdün ve Mısır dâhil olmak üzere tüm Ortadoğu düşecektir.
Sizin de her ulusal ve uluslararası toplantılarda Gazze’yi gündem yaptığınıza, uluslararası her oluşumu Gazze’ye sahip çıkmaya çağıran ilkesel ve birleştirici tutumunuza şahidiz.
Bununla beraber; mazlumun hamisi olan Aziz Türkiye Cumhuriyeti devletimizden Müslüman âlimlerin çağrısına kulak vererek;
İsrail'in devlet değil bir terör örgütü olduğu ve İsrail’in Gazze'de sistematik bir soykırım suçu işlediği gerekçesi ile İsrail'in "Devlet" olarak tanındığı 1949 tarihli bakanlar kurulu kararının iptalini, İsrail'le diplomatik ilişkilerin süresiz bir şekilde bitirilmesini ve Türkiye'nin Tel Aviv Büyükelçiliğinin tasfiyesini, meclisimizde kanun teklifi olarak bulunan “Soykırım suçu ve insanlığa karşı işlenen suçların faillerinin yargılanıp cezalandırılması, çifte vatandaşlığa sahip olanların vatandaşlıktan çıkarılması ve mal marlıklarına el konularak hazineye devredilmesini öngören kanun tekliflerini” bir an önce meclis gündemine getirip ve karara bağlanmasını.
Türkiye'nin kara, hava ve deniz sahasının İsrail'in hamisi olan ABD’ye kapatılmasını, Gazze'de savaş suçu işleyen İsrail'i fonlayan Türkiye'deki Yahudi şirketlere müsadere yoluyla el konulmasını, İncirlik ve Kürecik başta olmak üzere ABD'nin Türkiye'deki askerî üslerinin kapatılmasını bekliyoruz.
Türkiye'nin ahlâkî üstünlüğüne talip olduğu ilkesel ve tutarlı dış politikası bu beklentilerimizi zorunlu kılmaktadır.
Siyonistler silahtan ilâh devşiren ve öldürmeyi ibadete dönüştüren alçak ve aşağılık bir dinsel motivasyon kaynağına sahiptir, Ve biz biliyoruz ki, İsrail silahtan ve güçten başka hiçbir dilden anlamaz.
İsrail edilgen ve pasif karakterli kınama parantezine hapsedilmiş tepkilerden anlamaz, zira Siyonistler en vahşi hayvanın bile sahip olduğu fıtrî hassasiyetten bile yoksundur.
İsrail'e isabet eden somut bir eylem planı üretemedik! Hiç olmazsa Siyonist İsrail'in ve Aşağılık Netanyahu'nun katliam konforunu bozacak ve Gazze halkının hayatta kalmasını sağlayacak tedbirleri hayata geçirelim!
Sayın Cumhurbaşkanım sizlerden, egemen bir devlet olarak ülkemizin sınırları içinde kullanma hakkına sahip olduğumuz stratejik hamleleri kullanarak mazluma yardımcı olmanızı istiyoruz.
Zerre kadar insanlıktan nasibi olan her insan, Türkiye'deki karar alma, liderlik ve temsil makamlarını Gazze'deki vahşetin durdurulması için harekete geçirecek bir hassasiyet üretmelidir.
Vallahi! Billahi! Tallahi! Allah hesap soracaktır ve bu durum ile bu tutumun hesabını ödemek mümkün olamayacaktır.
Kahrolsun İsrail ve işbirlikçiler. Kahrolsun Siyonizm ve işbirlikçileri. Kahrolsun zulme ortak olanlar.
Katılımlarınızdan dolayı Allah hepinizden razı olsun”